Sevgi ne güzel şey. Sevmek ayrı sevilmek ayrı güzel. İkisi birlikteyse tadına doyulmaz. Ama nasıl anlarız sevdiğimizi ya da sevildiğimizi? Maalesef bunun herkese uyan bir tanımı yok ancak belki kendimize sorabileceğimiz bazı sorular olabilir..
İlişki (sadece sevgili ilişkisinden söz etmiyorum) ortayı bulabilme sanatı aslında. Topluluklar halinde yaşadığımız ve diğerleriyle paylaştığımız bu dünyada bir şekilde uyum sağlayabilmek için isteklerimizde ortayı bulmak zorundayız çoğu zaman. Sadece kendi isteklerimiz ve beklentilerimize yoğunlaşarak yaşadığımız bir yaşam bizi yalnızlaştıracaktır. Aynı durum diğer uç için de geçerli aslına bakarsanız. Sadece diğer insanların beklentilerine göre yaşamak da -her ne kadar bizim kültürümüzde “fedakarlık” pek makbul sayılsa da- kendini feda etmek de sizi mutsuz edecektir. Bu noktada sevgiyi sorgularken kendinize ve ilişkilerinizde ne kadar ortayı bulduğunuza bakmalısınız belki.
Aslında bu fazlaca basite indirgemek oldu ama önemli bir nokta olduğu kesin.
Sevmekten söz ederken ne kadar emek harcadığımız da belirleyici olabiliyor. Örneğin ‘çikolatayı çok seviyorum’ diyorsanız ona ulaşmak için bir emek harcıyorsunuz; sadece önünüze konduğunda yiyorsanız bunun için ‘çok seviyorum’ kelimesini pek kullanmazsınız. Bir bakıma emek verdiğimiz şeye değer verdiğimizi; değer verdiğimiz oranda da sevdiğimizi düşünüyor olabiliriz belki. Dolayısıyla bu durumu ilişkiler için değerlendirirken beklentileriniz de bu yönde olabiliyor. Bu noktada kritik sorun ‘emek harcamak ve değer vermek’ herkes tarafından aynı anlama gelmiyor. Bunun gibi soyut kavramları yaşamımız boyunca deneyim ve gözlemlerimizden öğrendiklerimizle oluşturuyoruz. Yani kimisi için eve dönerken ‘bir ihtiyacın var mı’ diye sorulması emek vermek olarak algılanabiliyorken; diğeri için değerli hediyeler bu anlama gelebiliyor. Ama sonuç ne olursa olsun kişi kendini karşısındaki tarafından değerli hissettiğinde sevildiği anlamını çıkarıyor.
O zaman yapılması gereken şey bu konulardaki beklentileri net olarak konuşabilmek. Ama şart koşarcasına değil yine ortayı bulabilmek için yapılacak bir konuşma.. Çok duyduğumuz ve iletişimi ne yazık ki bitiren söz “Ben böyleyim..”. Ne demiştik sadece bizim beklentilerimizin karşılanmasına yoğunlaşırsak yalnızlaşıyoruz. Bu ‘ben çikolatayı seviyorum ama ayağıma gelsin’ demek gibi bir şey oluyor.
Yalnızlaşmak bazıları için yaşamın kendisine uyum sağlamaktan daha kolaymış gibi gelebilir ancak gerçek şu ki psikoloji araştırmalarının atalarında da ortaya konduğu gibi, bir çoğunuzun aşina olduğu Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisinde fizyolojik ihtiyaçlar olan ilk basamağının hemen ardından güvende olma, sevgi ve değer görme ihtiyaçları geliyor. Bugüne kadarki araştırmalar da bu hiyerarşiyi destekler nitelikte. Yani temel ihtiyaçlarımızdan biri sevmek ve sevilmek iken; ki bu müthiş güzel bir duygu iken tümüyle yalnız kalmaya çalışmak artık yerçekimi olmasın demek gibi bir durum. Böyle bir duygunun kaynağı ancak deneyimlerden kaynaklanan kaygıyla açıklanabilir ki bu durum da araba kullanırken kaza yapan kişinin bir daha asla araba kullanmak istememesine benzer bir şeydir. Kaygı o kadar yüksektir ki kişi bu kaygıyla baş edemeyeceğini düşündüğü için deneyimin kendisinden kaçınmayı seçer. Bu durum eğer asansör korkunuz varsa ve köyde yaşıyorsanız sorun olmayabilir ancak sürekli seyahat gerektiren bir işiniz varsa ve uçaktan korkuyorsanız hayatınızı kabusa çevirebilir. Sevmek ve insanlara yakınlaşma korkusu da hayatınızı anlamsız kılabilir.
Kalp kırıklıkları acı veren deneyimler olabilir ancak odaklanmanız gereken şey acı veren deneyimin kendisi değil, bununla nasıl başa çıkıp üstesinden geldiğinizdir. Ne yazık ki bu her zaman kolay olmaz. Üzerine çalışıp gerekirse profesyonel yardım almak yeniden arabanızın sürücü koltuğuna oturmanızı kolaylaştıracaktır. Tercih zannettiğiniz şeyin yüzleşmekten kaçındığınız korkularınızdan başka bir şey olmadığını ve özgürlük zannettiğiniz yaşamınızın korkularınıza tutsak olduğunu fark ederek işe başlayabilirsiniz.
Sevgiyle kalın..
Uzm. Psikolog/Psikoterapist Asiye Usta
Academy of Cognitive Therapy diplomate